11 Ekim 2014 Cumartesi

Yaygın bir zorbalık, alaycılık

Etrafımda birinin (özellikle dindar bir siyasinin) tavırlarından sarkastik edayla bahsedilip “bunlar kendine müslüman kardeşim” dediğini duydukça irkiliyorum. Ancak bu irkilmem, alay edilenin müslüman olmasından kaynaklanmıyor. Öyle olsa ben de “kendine müslüman” olurdum sanırım J Aksine, dikkatlice baktığımda bu tür alaycı ifadeleri, dindarın seküler olana, Türkün Kürt’e, Kürtün Türk’e, Beyaz Türkü yeşil olana giderek daha sık şekilde uyguladığını görüyor ve aynı irkilmeyi yaşıyorum. Bu alaycı tavırla bahse konu edilen şeyler, dürüstlük, namusluluk, insanlık gibi en temel değerler olduğunda ise, irkilmenin ötesinde pis bir koku duymuşçasına oradan uzaklaşmak istiyorum.

Sonra aklıma birçok soru geliyor… Nasıl bir şey bu alay etmek? Bir insanın alay ederken söylediği ile aslında söylemek istediği şey aynı mı? Acaba alay etmekle elde edilen haz başka hangi duyguları besliyor? Alay ederken işaret edilen ve ilk bakışta dinleyene “he valla” dedirten ve hatta güldüren görüntünün ardında, iddia edilen komikliğin aksine bir hakikat saklı olabilir mi? Birisi başka bir unsurla alay ederken, dinleyenlerin beynindeki rasyonaliteyi bypass edecek ve onları itirazdan geri tutacak bir hipnoz etkisi var mıdır? Varsa, alay etmek, acaba kişileri ve kitleleri yönlendirmek için kullanılan bir yöntem haline gelebilir mi? Alaycı ifadeleri çokça kullanan bir grup “orantısız zekâ” etiketi ile ün salmıştı, acaba, alay etmekle zekâ seviyesi arasında bir ilişki var mıydı? … Bu sorular birbirini doğurarak devam ediyor.

Bu konuda iddialı ifadeler kullanacak kadar bilgi sahibi değilim. Ancak kendi sosyal yaşantım için ihtiyaç duyacağım temel bilgiler elde etmek için bir mefkûre edinmek amacıyla düşünmeye başladım. Önce bu konudaki bilimsel çalışmalara hızlıca göz attım ve çok ilginç bilimsel makaleler buldum. Örneğin kendilerine gülünmesi fobisi (gelotofobya) olanların başkalarıyla alay etme ve onlar hakkında mizah yapma eğilimlerinin ciddi derecede fazla olduğunu öğrendim [1]. Literatürde alay etmenin, “sözel şiddet/zorbalık” olarak ele alındığını [2], eğitim [3, 4], aile [5], iş [6] ve sosyal hayatta [7] bu eylemin etkilerinin incelendiğini ve hatta orta ve ileri safhalarının hukuki davalara bile (mobbing, aile içi şiddet, vb) konu olabildiğini gördüm. Şunu belirtmeliyim ki, yayınların büyük bölümü, eğitimle ilgili olanlardı. Özellikle ilk, orta ve lise eğitiminde öğrenciler arası ilişkiler ve zorbalıkla ilgili olan yayınlar… Çalışmaların çoğunun bu ya grubu üzerinde yoğunlaşması, alay etmenin de yoğunlukla çocukluk döneminde yapılan ve bir yönüyle “çocukça” bir davranış olduğunu düşündürdü bana. Gerçekten de, öyle değil mi? Başkasıyla sık sık alay edenler çoğunlukla olgun ve görgülü insanlar değillerdir. Sonra, alay etmenin alay edilen insanların davranışlarındaki değişimi inceleyen yayınlar gördüm.Örneğin alay etmenin erkek modasındaki eğilimleri etkilediği tespiti [8] çok dikkat çekiciydi. Bu tespit bana, alay etmenin birey ve dolayısıyla toplumların davranışlarında ciddi bir değişiklik etkisinin olup olmadığını araştırmaya sevk etti. Nitekim alay etmenin, alay edileni utandırma gibi bir sonucu vardı ve utanan insan da çoğunlukla daha fazla utanmamak için alay edilen unsura dair bir davranış değişikliğine gidiyordu. Diğer taraftan yayın hayatımızda benzer manayı ifade eden “mahalle baskısı” şeklinde yerleşmiş terminolojiler de mevcut. Birey ve toplum davranışlarını etkilemeye dair çalışmaları incelemeye devam ettikçe, konu toplum mühendisliğine kadar uzanıyor ki, bu alanda da yüzlerce çalışma var.

Mevzuyu çok detaylandırmadan alay etme bahsine döneyim. Literatürdeki çalışmalara baktıktan sonra, konuyu İslam âlimlerinin nasıl ele aldığını da inceledim. Alay, insan doğası ve nefsindeki bir durum olduğu için en etraflı çalışmaları tasavvuf ve ahlak kitaplarında buldum. İnceleyebildiklerim arasında en analitik çalışmayı yapan İmam Gazaliydi. Gazali, İhya-u Ulûmi’d Dîn adlı eserinin 3. Cildinde helak edici özellikler (mühlikât) arasında saydığı “dilin afetleri” bahsinde yirmi ayrı dil hastalığından bahsederken, bunlar arasında alay etmeye de yer veriyor [9]. Gazali’nin Kur’an ve sünnetten getirdiği deliller şunlar:

"Ey iman edenler! Bir kavim, diğer bir kavimle alay etmesin. Umulur ki, alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesin. Umulur ki, alay edilen kadınlar, alay edenlerden daha hayırlıdır" (Hucûrât Suresi, 11. Ayet)

Peygamber Efendimiz, bir hutbesinde, yellenen kişiye gülünmesi hakkında "sizden birisi, kendi yaptığı bir şeyi başkasında görünce neden gülüyor?" demiştir (Buhari, Müslim)
"Kim ki, müslüman kardeşinin işlediği fakat ardından tövbe ettiği bir günahına gülerse, kendisi de ölmeden evvel mutlaka aynı günahı işler" (Tirmizi)

Burada görüyoruz ki, sakındırma genele yapılmayıp, hem erkeklere, hem de kadınlara ayrı ayrı yapılıyor. Böylelikle bu davranışın kadına ya da erkeğe has olmadığını, herkesin kaçınması gerektiği açıkça ifade ediliyor. Diğer bir tespit de, insanın kendinde olabilen bir özelliği başkasında gördüğünde gülüp ve alay etme eğiliminin olması. Ancak olgun insanlar, belirli bir terbiye ve kontrol ile bunun önüne geçebiliyorlar.

Gazali’nin naklettiği bir başka hadis, alay edenlerin de Allah tarafından alaya maruz bırakılacağını göstermesi açısından çok dikkatimi çekti. Hadis şöyle:

“Halka istihza (alay) edenlerin her birisi için cennetten bir kapı açılır. Ona “gel, gel” denilir. O da üzüntüsüyle beraber (koşa koşa) o kapıya gelir. Kapıya vardığında kapı yüzüne kapatılır. Sonra başka bir kapı açılır. Kendisine yeniden “gel, gel” denir. O da yana yakıla gelir. Kapıya vardığında kapı yine yüzüne kapatılır. Ve kendisine kapı açılıp “gel gel” dendiği halde ümitsizlikten gitmeyi terk edinceye kadar bu şekilde aldatılır” (İbn Ebi Dünya)

İşte böyle, yapılanın karşılığı hem yukarıdaki hadiste belirtildiği üzere “etme bulma dünyası” olan bu dünya da, hem de nihai karşılıkların verildiği öbür dünyada yapılan hatanın cinsine ve şiddetine göre adil şekilde veriliyor. İnananlar için ne kadar caydırıcı değil mi?

Gazali, ayette açık şekilde sakındırılan bir fiil olduğu için alay etmenin haram olduğunu belirtiyor. Ancak karşıdakine ezâ vermeyen, kişinin kendi hakkında da söyleyip gülebildiği hususların söylenmesinin de mahiyeti itibariyle alay etmek olduğu halde haram olmadığını belirterek bir ayırıma gidiyor.
Peki, haydi biz alay etmedik, ya bizimle alay edilirse ne yapmalıyız? Bu konuda da yine Gazali’nin nefsi terbiye ve ahlakı güzelleştirme babında insanın kendi ayıplarını bilmesinin yollarını anlattığı bölüm hatırıma geldi. Ona göre, kendi nefsinin ayıplarını bilmek isteyenler için dört yol söz konusu [10]:
  1. İnsan kendisine onu terbiye edecek, iyi örnek olacak, hataları konusunda uyarıp iyiliğe teşvike edecek bir mürebbi edinebilir.
  2. İnsan kendisine sadık ve salih bir dost edinebilir ki, onu iyiliğe teşvik etsin, kötülükten de sakındırsın.
  3. İnsan, düşmanının onun hakkında ne söylediğine bakar. Düşman, insanda iyi özellik aramaz, hepsi eksik ve kusurlarını arar ve söyler. Bu durumda kişi, düşmanının söyledikleri hususlar kendisinde var mı diye bakar. Gerçekten varsa düzeltmeye gayret eder.
  4. İnsan, kendisinin başka insanlarda gördüğü kusurlar olduğunda, bunu fırsat bilip önce bu kusurlar kendisinde de var mı diye bakar, şayet varsa düzeltmeye gayret eder.  

Yani, her ne kadar alay etmek, hem alay eden için dünya ve ahirette sıkıntılı sonuçlar doğuruyor, hem de alay edilen için geçici bir eziyet oluşturuyorsa da, alay edilen kişi ferasetli birisi ise, bu durumdan kendisine olumlu bir sonuç çıkartabilir. Böylelikle hem alay edeni kendi kabahati ve alacağı ceza ile baş başa bırakmış olur, hem de kendisi ile alay edilmesine de neden olabilen ve belki de fark etmediği bu özelliğinden kurtulma yolunu aramaya koyuluyor. Tabi alay edilen husus, kişinin değiştiremeyeceği bir özelliği ise (boyu, herhangi bir engeli, vs) bu durumda alay edilenin yapacağı bir şey olamayacak, alay edenin ise vay haline…

Şüphesiz konunun çok daha derin yönleri söz konusu. Ancak benim kendi yaşantım için bu kadar incelemeden sonra çıkarımlarım şunlar oldu:
  1.  Alay etmek, sözel şiddet kapsamına giren bir tür zorbalık.
  2. Zorbalık olduğu için, başarılı iletişim kurmayı ya da düşüncesini açıklamayı beceremeyen ve karşısındakine göre kendini “güçlü” hissedenlerin ya da güçle bir şey elde etmeye çalışanların başvurduğu bir yöntem.
  3. Alay etmek çocuklar arasında çok daha sık görülüyor ve tabiatı itibariyle de çocukça bir davranış.
  4. Alay eden insanların çoğu, aslında kendisiyle alay edilme fobisine ve belki gizlemek istedikleri başka komplekslere sahip oluyor.
  5. Alay etmek, İslam inancında da mutlak yasak olan ve insanı helâka götüren bir davranış.
  6. İslam inancına göre, alay edenin, alay ettiği husus dünyada mutlaka başına gelir, ahirette de kendisiyle alay edilir.
  7. Alay eden için hiçbir iyi sonuç yok; ama alay edilen açısından, alay edilen hususun gerçekten olup olmadığı kontrol edilerek, bu eksiğin giderilmesi yolu mümkün. Bu açıdan kimi durumlarda bu şerrin hayra tevdi edilmesi de olası.

Gazali’nin de belirttiği gibi insanın kendisi hakkında objektif bir değerlendirme yapması ve eksiklerini kendisinin tespit etmesi çok güç. Bunun için dışarıdan bir gözle bakmak çok önemli. Bu anlamda kendi davranışlarımızı yeterince gözlemleyemeyeceğimizi kabul edelim. Ve, kendimizi hiç alay etmiyor zannediyorsak, bu yazıyı okuduktan hemen sonra “alay edenlerle alay edip etmediğimizi” bir kez daha kontrol edelim. Zira yapılması gereken, dikkatimizi hatayı yapana değil, hatanın kendisine odaklamak ve varsa önce kendimizden ve yakınlarımızdan bu davranışı uzaklaştırmak olmalıdır.
Vesselam



Kaynaklar
[1] Andrea C. Samson, Oswald Huber, Willibald Ruch, Teasing, Ridiculing and the Relation to the Fear of Being Laughed at in Individuals with Asperger’s Syndrome, Journal of Autism and Developmental Disorders, April 2011, Volume 41, Issue 4, pp 475-483
[2] Joseph E. Zins, Maurice J. Elias, Charles A. Maher, Bulying, Victimization, and Peer Harrassment, 2007, Haworth Press, Chapter 21, p 389.
[3] Rebecca S Griffin, Alan M Gross, Childhood bullying: Current empirical findings and future directions for research, Journal of Aggression and Violent Behavior, Volume 9, Issue 4, July 2004, Pages 379–400
[4] İbrahim ÇANKAYA, İlköğretimde Akran Zorbalığı, Uludağ Üniversitesi  Eğitim Fakültesi Dergisi, 24 (1), 2011, s. 81-92
[5] Dr. Dilek YETİM, Dr. Erkan Melih ŞAHİN, Aile Hekimliğinde Kadına Yönelik Yaklaşım, Aile Hekimliği Dergisi - Cilt 2 Sayı 2
[6] Heinz Leymanna, The content and development of mobbing at work, European Journal of Work and Organizational Psychology, Volume 5, Issue 2, p 165-184, 1996
[7] Michael Billig, Laughter and Ridiculing, Towards a Social Critique of Humour, SAGE, Jul 19, 2005
[8] Jo Barraclough Paoletti, Ridicule and Role Models as Factors in American Men's Fashion Change, 1880–1910. Costume, 19(1), pp. 121–134
[9] İmam Gazali, İhyau Ulûmi’d Dîn, Tuğra Neşriyat 3. Cilt, s 287.
[10] İmam Gazali, İhyau Ulûmi’d Dîn, Tuğra Neşriyat 3. Cilt, s 138.