1 Aralık 2010 Çarşamba

Internet Bağımlılığı

 (Bu yazı SD Platform dergisinin 17. sayısında Aralık 2010'da yayınlanmıştır).

Hayatımızın Önemli Parçası Internet

Internet hayatımızın o kadar içinde ki, bunu uzun örneklerle anlatmak, malumun ilanından ibaret bir hale geldi. Bu yüzden, Internet’in felsefesi, insanların Internet üzerinde neler yaptığı ve hayatlarımızın nasıl etkilendiğine dair tespitler yapmak daha anlamlı olacaktır.
Internet, başlangıçta basit tanımıyla çok yüksek sayıda bilgisayarın birbirine bağlı olduğu ağ olarak tanımlanırdı. Bu tanımıyla birbiriyle haberleşebilen bilgisayar yığını gibi bir görünümü vardı. Ancak bilgisayar ve haberleşme teknolojilerinin hızla gelişmesiyle, Internet üzerinden ulaşılan servisler, Internet’in hayatımızda pek çok açıdan anlam kazanmasına neden oldu. Bugün, Internet’in başlangıç felsefesi olan akademik bilginin paylaşılabilmesi hedefi çoktan aşılmış ve Internet bugün çok farklı servisin verilebildiği bir ortam haline gelmiştir. Bu servis çeşitliliği sayesinde, Internet’in insanlar üzerindeki etkisi de farklılaşmaktadır. Kimi, bu çok sayıda bilgisayarın bağlı olduğu ağdan bilgisayarların işlemci ve belleklerini ortak kullanmayı sağlayacak sistemler kurarak bir süper büyük bilgisayar bulutu oluşturmaya çalışıyorken, kimi sadece arkadaşıyla söyleşmekle (chat) yetinebiliyor. Kimi, sosyal ağlara üye olarak çocukluk arkadaşlarıyla buluşuyorken, kimi sosyal ağlardaki haberleşmeyi analiz ederek sosyolojik bilgiler elde etmeye çalışıyor. Son yıllarda Internet’in günün ortalama 20 saati 1 metre uzağımızda bulunan cep telefonlarıyla erişilebilir olması sayesinde gün içerisinde çok farklı amaçlarla sık sık faydalandığımız bir ortam haline geldi.
Internet’in bireysel olarak hayatımıza bu kadar çok girmesi, onu giderek daha önemli bir toplumsal dinamik haline getirdi. Dolayısıyla onu sadece bilgiye erişim ve bir eğlence aracı olarak değil, sosyolojik bir dinamik olarak kabul etmek lazım. Son aylarda Kuzey Afrika ülkelerinde gördüğümüz halk ayaklanmalarında insanların Internet üzerinden organize olabilmeleri, bu açıdan çok etkileyici birer örnektirler. Düşünsenize, eskiden bu kadar çok insanı aynı anda ortak bir duyguyla harekete geçirebilecek şeyler nelerdi? Din ve milli değerler gibi yüzyıllar boyunca insanların yaşamına nüfuz etmiş unsurlar… Bugünse Internet, önce insanların kafasına belirli düşünceleri yerleştirmek, sonra da o fikir etrafında toplayıp harekete geçirmek için yeterli imkânı sağlıyor.


Sosyal Ağlar Kuralları Değiştiriyor
Sosyal ağ fenomeni, sadece toplumları etkilemek ve harekete geçirmekle kalmıyor. Bizi sosyoloji ve psikiyatri kurallarını yeniden sorgulamaya da zorluyor. Örneğin psikolojik bir düzensizlik olan evhamın yaygın tanımı “kişinin ana veya alt kültüründen insanların sıradan kabul etmediği düşünce” şeklindedir. Hâlbuki bugün toplumun, hatta dünyanın farklı yerlerinden aynı vehme sahip insanlar Internet üzerinden sosyal ağ oluşturarak kendileri bir alt kültür haline gelebilmektedir ki, bu da evhamın tanımında bir paradoks oluşturuyor. [1] Benzer şekilde psikiyatrik bozuklukların her biri için Internet’in, özellikle de sosyal ağların etkisi araştırılmaya muhtaç birçok durum ortaya çıkarıyor. Bu nedenle bazı uzmanlar psikiyatrik çalışmalarda Internet üzerinden iletişimin psikotik kişilerin hastalıklarını negatif etkileyeceği konusunda bir şeyler söylemek için erken olduğu görüşünde. [2]

Internet Bağımlılığı Diye Bir şey Var mı?
Internet’in hayatımızdaki yeri ve toplumsal etkisi üzerinde tartışırken, kullanmaya başladığımız bir ifade var, Internet bağımlılığı. Birilerinin Internet’te çok sık ve gereğinden fazla zaman geçirmesi onları Internet bağımlısı olarak tanımlamamız için yeterli oluyor. Ancak acaba durum gerçekten de böyle mi? Zira kimi uzmanlar, “Internet bağımlılığı” şeklinde bir şeyin olmadığı görüşündeler. Söz konusu uzmanlar, bu ifadenin Internet’in anlamı bilinmeden türetildiğini ve bunun da aslında bir medya (haberleşme ortamı) olan Internet’in bağımlılık oluşturabileceği yanılgısına neden olduğunu iddia etmektedirler [3]. Bu yaklaşıma göre Internet, aynen insanlar arasında iletişim sağlayan dil, radyo ve televizyon gibi araçlardan birisidir. Dolayısıyla her ne kadar günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelse ve hatta kullanılmadığı zaman insanda huzursuzluğa neden olsa da, Internet bağımlılığından bahsetmemiz mantıksal ve kategorik olarak hatalıdır. Şayet ortada bir düzensizlik (disorder) veya rahatsızlık varsa, bu Internet aracının kendisinde değil, Internet ile neler yapıldığı ile ilgili bir durumdur. Örneğin, bağımlılık oluşturduğu bilinen kumar oyunları, şayet Internet üzerinden oynanırsa, bu yine bir bağımlılıktır, ama Internet bağımlılığı değil, kumar bağımlılığıdır. Diğer taraftan söyleşmek (chat) nasıl rutin bir davranışsa, Internet üzerinden söyleşmek de günlük bir aktiviteden ibarettir.
Yine aynı uzmanlar, Internet bağımlılığı ifadesinin, insanoğlunun yeni sorunlara çözüm bulmak için elinde olan çözümleri kullanmanın cazibesine kapılması neticesinde ortaya çıktığını ve bu ifadeyi kullanmanın kolaycılık olduğunu ifade etmektedirler. Onlara göre olması gereken, bağımlılığın yapısal tanımında olan şeylerin, bir araç olan Internet’e mâl edilmesi değil, varsa bağımlılık türlerinin Internet üzerinde yapılan aktivitelerin her birinin ayrı ayrı ele alınarak teşhis edilmesidir. Nitekim bağımlılık araştırmacılarından olan Prof. Mark Griffiths, bağımlılığın klasik tanımında yer alan elementlerden aşırı derecede dikkat çekici olma, ruh halinde değişim, telorans, kapanıklık ve nüksetme gibi unsurların tamamının genel Internet kullanımı için söz konusu olmadığını ileri sürmektedir.
Bütün bunlar, bize Internet’in başlangıçtaki basit tanımından çok fazla uzaklaşmamamız ve ona gereksiz nitelikler yüklemememiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Nitekim Internet sonuçta fiziksel bir ortamdır. Onun kim için ne ifade ettiği, ondan nasıl faydalandığıyla ilgilidir. Bugün Internet üzerinden nasıl bomba yapıldığını öğrenebildiğimiz gibi, evlenmek için eşimizi bulmamız veya değişik inanç gruplarıyla bilgi ve fikir paylaşmamız da mümkündür. Bir şey tek başına her şey olamayacağına göre, Internet olsa olsa pek çok şeyin yapılmasına imkân sağlayan sanal bir dünyadan ibarettir.
Bir başka deyişle, gerçek dünyada her ne varsa sanal âlem Internet’te de bir benzerini bulmak mümkün. Acaba insanlık kendisini sanal âlemdeki aynada görmeye başladığı için Internet’te yapılabilecekler karşısında dehşete kapılmış olabilir mi?


Internet ve Bilgisayar Oyunları Neden Cazip?
Günümüzde bilgisayar oyunları hayret verici seviyelere ulaştı. Pek çoğundaki şiddet ve uygunsuz içerik, çocuklarımızı ondan uzak tutmak için bir şeyler yapmamız gerektiğini bize hatırlatıyor. Bunun için ilk yapılması gereken, çocukların (hatta yetişkinlerin) bilgisayar oyunlarına neden bu kadar çok zaman ayırdığı sorusunun cevabını bulmak olsa gerek. Son yapılan araştırmalar, bilgisayar oyunlarının ardındaki itici gücün beklenenin aksine ağırlıklı olarak eğlence olmadığını, daha çok insanlardaki başarma, özgürlük ve sosyal birliktelik duygusu olduğunu ortaya koymuştur. [4] Bu tespit, bilgisayar oyunundan uzak durmasını istediğimiz çocuğumuzun, basit bir talimatla ondan uzak kalamayacağını bize haber veriyor. Onları bilgisayar oyunlarından uzak tutmak için, beklentisi üst seviyelere çıkartılmış ve normal hayatta mümkün olmayan, ama onların sanal âlemde başarmaya alıştıkları pek çok şeyin yerini tutacak alternatifler geliştirmemiz, ya da onları sanal âlem yerine gerçek hayatla, gerçek hayatın zevkleri ve değerleri ile tanıştırmamız gerekecektir. Onları tatlı rüyalarından uyandırıp, belki içinde acı ve başarısızlığın da olduğu; ama her şeye rağmen her anı değerli ve bir lütuf olan gerçek dünyaya davet etmeliyiz.


Internet’te Korunaklılık Nasreddin Hocanın Türbesi Gibidir
Bir miktar teknik kaçabilir, ancak Internet’te haberleşmenin nasıl olduğuna dair kısa bir açıklama yapmak faydalı olacak sanırım. Haberleşmenin üç temel bileşeni vardır; verici, alıcı ve haberleşme ortamı (medya). Bu üç temel bileşen dışında tamamlayıcı unsurların başında ise ortak dil (protokol) gelir. Internet, birçok bilgisayarın bağlı olduğu örgü şeklinde bir ağ olduğundan, buradaki iletişimde uçlar arasında dedike bir yoldan/kanaldan bahsedilemez. Herkes ortak ağa bağlanır ve mesajını bu ağa gönderir. Alıcının adresi, mesajın üzerinde yazılıdır ve ağdaki yönlendiriciler bu mesajları hedeflerine en yakın olan diğer bir yönlendiriciye veya mümkünse doğrudan hedef adrese yönlendirir. Bu prensipten dolayı, gönderdiğiniz bir mesajın, arkadaşınıza ulaşması tek bir yoldan olmaz. Mesajın bir kısmı bir yoldan giderken, başka bir kısmı başka yoldan hedefe ulaşabilir. Böyle olunca iki nokta arasındaki mesajlaşmayı dinlemek, sıradan kullanıcılar için imkânsız gibi görünmektedir.  Ancak, durum tam da öyle değildir. Yukarıda bahsettiğim örgü şeklindeki ağ, tek parça değildir ve kendi içinde alt örgülere sahiptir. Bu örgü şeklindeki her bir alt öbekten, başka bir öbeğe çıkış kapısı (gateway) adı verilen noktalardan gidilir. Bu çıkış kapıları da başta devletler olmak üzere büyük Internet sağlayıcılarının kontrolündedir. Dolayısıyla, kimin ne zaman hangi siteye girdiği, hangi dosyaları indirdiği, kiminle nasıl mesajlaştığı (mesaj şifresizse) buradaki kayıt sistemleri sayesinde “fişlenebilmektedir”. Bu anlamda “Internet’teki her şey kayıt altındadır” inanışı boş değildir. Yasal veya yasal olmayan yollarla bu kayıtların analiz edilmesi gayet kolaydır. Ancak bu bilgiler insan emeği ile analiz edilemeyecek büyüklüktedir. Tam bu noktada son 10-20 yılda geliştirilen pek çok veri ve metin madenciliği yöntemi imdada yetişmektedir.


Metin Madenciliği, Internet Araştırmaları ve Sosyal Ağlar
Veri madenciliği, temel anlamda ham veride saklı olan örüntüleri ve cevher değerinde olan bilgiyi ortaya çıkarma için kullanılan yöntemlerin genel adıdır. Veri madenciliğinin bir türevi de son yıllarda sıkça adını duymaya başladığımız metin madenciliğidir. Metin madenciliğinin temel farkı, diğer veri madenciliği yöntemlerinde olduğu gibi veri tabanı gibi yapısal veriler üzerinde değil, serbest şekilde yazılmış metinler üzerinde doğal dil işleme yöntemleriyle analiz yapılması ve buradan yapısal verinin elde edilmesidir. Bununla birlikte metinden özet çıkarma, metindeki duyguya dair bilgi elde etme, vb çıktılar da metin madenciliğinin alanına girmektedir.

Internet’te özellikle sosyal ağların gelişimi ile birlikte insanlar arkadaşlık ve iletişim esaslı ağlara üye olmaya ve hayatlarına dair kolay kolay paylaşmayacakları pek çok bilgiyi kaygısızca ortaya sermeye başladılar. Bu tür sitelerde erişilebilir bilgiler arasında kimin kiminle arkadaşlık ilişkisi olduğu ve kimin hangi konulara ilgi gösterdiği/hayranı (fun) olduğudur. Son zamanlarda yasal telefon dinlemeleri sayesinde kimin kimleri ne zaman ve ne sıklıkla aradığına dair analizlerin yapıldığı ve bazı şebekelerin bu şekilde tespit edilip çökertildiğine dair haberler okuyoruz. Benzer şekilde Internet üzerinde de kiminle nasıl bir ilişkimiz olduğu, telefona göre çok daha detaylı analiz edilebilmektedir. Sadece bu ilişki ve ilgilendiğimiz konular bilgisi bile, terör araştırmalarından, sahtecilik tespitine, toplumsal doku analizinden, duygu analizine kadar pek çok çalışma alanı doğurmuştur. Son zamanlarda, partilerin seçim çalışmalarında toplum üzerinde duygu analizi yapacak ve ardından da duyguları yönlendirecek pek çok şirket kurulmuştur. ABC radyolarındaki bir habere göre, CIA de yakın zaman önce sosyal ağlar üzerinde insanların duygularına dair analiz yapan bir şirket satın aldı. [5]

Sonuç olarak Internet’in sanal bir âlem olması, gerçekliğinin olmadığı ve yapılan her şeyin tabiri uygunsa mübah olacağı anlamına gelmiyor. Bu dünyada suç veya bağımlılık olan her şey, orada da bir suça veya bağımlılığa dönüşebiliyor. Diğer taraftan Internet’te her ne yapıyorsak kaydediliyor. Gerçek dünyada yaptıklarımızın daha yüce bir güç tarafından kaydedildiğine inanmak, bir inanç konusu iken, bu durum Internet’te bir vakıadır. Dolayısıyla en az gerçek dünyadaki kadar ne yaptığımıza dikkat etmemiz gereken bir ortamdır. Önümüzdeki yıllar, sanal ve gerçek âlemlerin birbiriyle etkileşiminin hayatımızda daha çok değişikliğe neden olacağı yıllar olacaktır.

[2] Dr. Ken Duckworth, Medical Director of National Alliance in Mental Illness http://mindhacks.com/2008/11/13/online-psychosis/
[3] Dr Vaughan Bell,  Why there is no such thing as Internet addiction, http://mindhacks.com
[4] Przybylski, A. K., Ryan, R. M., & Rigby, C. S. (2009). The motivating role of violence in video games. Personality and Social Psychology Bulletin, 35, 243-259.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Dünyada Sahtecilik ve Bilişim Önlemleri

 (Bu yazı SD Platform dergisinin 16. sayısında Eylül 2010'da yayınlanmıştır).

Dünyada Sahtecilik ve Suistimal Araştırmaları

Yaygın anlamıyla sahtecilik (fraud), “yanlış olduğu bilinmesine rağmen bir şeyin kasıtlı olarak farklı beyan edilmesi suretiyle başkalarına zarar verme veya feshedildiği takdirde karşı tarafın aleyhine olacak bir sözleşmenin feshi için karşı tarafı zorlama” eylemidir. Yakın anlamlı diğer bir kavram olan suistimal (abuse) ise “bir şeyden, kötü veya yanlış bir maksatla faydalanma veya amacı dışında kullanma” olarak tanımlanır.
Bu terimler, aynı zamanda kriminal niteliğe sahip olduklarından, neyin sahtecilik olduğuna dair hukuki bazı kriterler vardır. Örneğin, bir olayın sahtecilik sayılabilmesi için aşağıdaki koşulların yerine gelmiş olması beklenmektedir[1]:
1.      Eyleme dair bir sunuş (ifade) vardır
2.      Maddi çıkar söz konusudur
3.      Eylemin yanlışlığı sabittir
4.      İfade verenler, eylemin yanlışlığına dair bilgi sahibidir
5.      İfade verenlerin, bu eylemin mağdura karşı işlenmesi gerektiğine dair niyetleri vardır
6.      Mağdur, eylemin sahtecilik olduğunu fark etmemiştir
7.      Mağdur, sunuluşu itibariyle eylemde bir sorun olduğunu fark etmemiştir
8.      Mağdur, sunuluşu itibariyle eyleme güvenmede haklıdır
9.      Ancak mağdur, eylemin sonuçlarından zarar görmüştür

Pek çok suçta olduğu gibi, kitabına uydurularak işlenen suçların tespiti oldukça zordur. Konu sağlık alanında sahteciliğe geldiğinde ise, bu zorluk bir kat daha artmaktadır. Zira bir olayın sahtecilik olup olmadığına karar vermek için;
        Yeterli medikal bilgiye
        Ödeme talep edilen işlemle ilgili detaylı verilere
        Hatta sağlık hizmeti alan kişinin geçmiş işlem verilerine
gereksinim duyulmaktadır.
Hatta bu veriler elde edilse bile medikal süreçlerin (klinik kılavuzların) sürekli gelişiyor ve değişiyor olması, tıptaki “hastalık yok hasta vardır” kuralının yapılan pek çok müdahale için bir açıklama yapabilme esnekliği sağlıyor olması, bir medikal işlemin doğruluğu konusunda farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bütün bunlar, şüpheli bir durumun sahtecilik olduğu konusunda karar vermeyi zorlaştırmaktadır.

İşin doğası gereği, sağlıkta sahteciliğin ne oranda yapıldığına dair kesin bir bilgi elde edilememektedir. Ancak belirli örneklemler üzerindeki çalışmalar, bize bazı tahminler vermektedir. Örneğin ABD’de; sigortacılık sahteciliğinin %10 oranında (yaklaşık 30 milyar USD)[2] sağlık işlemlerinde toplam %3 [3] ila %10 [4] oranında (yaklaşık 115 milyar USD) sahtecilik yapıldığını göstermektedir. İngiltere’de sigortacılık sahteciliğinin 3.8 milyar USD miktarında[5], Kanada’da ise kişisel sigortacılık sahteciliklerin 500 milyon USD miktarında[6] yapıldığı tahmin edilmektedir.

Bu araştırmalara ek olarak ABD Ulusal Sağlıkta Sahtecilikle Mücadele Birliği (National Healthcare Anti-Fraud Association) başkanı Louis Saccoccio, 2010 Ocak ayında yaptığı açıklamada, 2009 yılında gerçekleştiğini tahmin ettikleri sahtecilik olaylarının maliyetinin 100 milyar dolar olduğunu bildirmiştir. Aynı açıklamada, bu suistimallerin farklı yöntemlerle yapıldığını, ancak en yaygın yöntemin sigortalıların sigorta numaraları ve sağlık kayıtlarının çalınması suretiyle, sigortalılar adına hiç yapılmamış işlemlerin yapılmış gibi gösterilmesi ve hizmet ve ilaç ücretlerinin sigorta şirketinden tahsil edilmesi olduğunu vurgulamaktadır. [7]
Yine bu yılın başında Dünya Sağlık Örgütü, tüm dünyada alınan sağlık hizmetinin (4,7 trilyon USD) yaklaşık %5,59’unun ( 260 milyar USD) sahtecilik işlemi olduğuna dair bir çalışmasını duyurdu. Bu tür araştırmalara baktığımızda ülkeden ülkeye değişmekle birlikte sahteciliğin az da olsa yapıldığını ve genellikle %3-%10 dolaylarında olduğunu görmekteyiz. Sağlık Bakanlığı’nın 2011 bütçesinde sağlık hizmet sunumu için önerdiği bütçesinin yaklaşık 26 milyar TL olduğunu dikkate alırsak, dünya ortalamasına göre 2011 yılında ilaç harcamaları hariç yaklaşık 1,5 milyar TL civarında sahtecilik beklendiğini söyleyebiliriz. Eğer bu oran %10’lara kadar çıkıyorsa bu durumda 2,5 milyar TL civarında bir kayıptan bahsedebiliriz.

Sahtecilikten En Çok Zararı Hastalar Görüyor

Sahteciliğin kamu bütçesinde oluşturduğu kaybı bu şekilde ortaya koyunca, konu daha çok mali bir mesele olarak algılanabiliyor. Hâlbuki başka açıdan bakıldığında 1,5-2,5 milyar TL’lik bütçenin sağlık hizmetine gerçekten ihtiyaç duyan vatandaşımıza ulaştırılamadığı gerçeğini görüyoruz. Dolayısıyla sahteciliğin gerçek mağduru yine vatandaş oluyor. Diğer taraftan vatandaşın sahtecilik kaynaklı mağduriyeti, sadece sağlık hizmetine ulaşamamakla da bitmiyor. Bazen gereksiz sağlık hizmeti veya ilaç almak şeklinde de tezahür ediyor ki, hangisinin daha zararlı olduğuna karar vermek gerçekten güç. Gereksiz ilaç yazılması veya tetkik istenmesi, normal doğum yerine sezaryenin teşvik edilmesi, insan bedeninin bütünlüğüne müdahale konusunda aşırı cesaretli davranılması, vb örnekler günlük haberler arasında ve hatta bizzat şahit olduğumuz durumlar haline geldi. Sahtecilik, sağlık sisteminde de facto bir durumdur, varlığını tartışmak anlamsızdır. Ancak sahteciliğin nasıl yapıldığı, şüphesiz oradaki sağlık geri ödeme sisteminden, vatandaşın sağlık hizmet anlayışından, caydırıcı mevzuattan ve sahtecilik tespit yöntemlerinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Üzerinde tartışılabilecek konu da sanıyorum burasıdır. Ancak bu konu ayrı biz uzmanlık alanı olduğu için, burada sadece vatandaşın mağduriyetine temas edip bilişim açısından sahtecilikle mücadele yöntemleri üzerinde duracağım.

Sahtecilik Tespitine Dair Çalışmalar

Sahtecilik, sağlık geri ödeme kurumlarının her zaman gündeminde olan bir konudur. Tespit edilen sahtecilik olaylarına karşı sürekli yeni önlemler alarak dinamik bir yönetim sergilemeye çalışırlar. Buna mukabil, sahtecilik yöntemleri de güncellenir. Ancak hem yöntemlerin sürekli değişiyor olması, hem de konunun sağlık gibi son derece karmaşık bir alanı kapsaması açısından, sahtecilik tespiti son derece zordur. Sağlık sigortacılığı alanında yapılan bilimsel çalışmalar, sağlığa özel zorluklardan dolayı, kapsayıcı bir çözüm metodu ortaya koymakta zorlanmışlardır. Bu nedenle problemi daha küçük parçalara ayırarak analiz etme yolu seçilmiştir.
Bu çalışmalara biraz daha yakından baktığımızda şu özellikleri öne çıkmaktadır. Öncelikle sahtecilik işlemini yapma potansiyeli olan unsurları birer aktör olarak ele alınmışlardır. Karşılığında ödeme talep edilen (sağlık hizmeti veya reçete) işleminde, risk hesaplanması yapılmıştır. Risk hesaplaması, genellikle işlemde yer alan aktörlere veya doğrudan işleme ait bazı “nitelik” veya “öznitelik” değerleri üzerinden yapılmıştır. Bilimsel yayınlarda, kullandıkları yöntemler hakkında bilgi veriliyor olsa da, hangi aktörler için hangi niteliklerin risk hesaplamasında kullanıldığı bilgisi, önemli bir ticari değere sahip olduğundan dolayı, hiçbir yerde açıklanmamıştır. Risk hesaplama yöntemi olarak ise, ağırlıklı olarak veri madenciliği ve yapay sinir ağları gibi yöntemler kullanıldığını söyleyebiliriz. Söz konusu risk hesaplamasının anlık olarak yapılabilmesi durumunda çözüm proaktif bir sistem olarak adlandırılırken, geçmişteki verileri analiz edip risk hesaplayan ve geçmiş işlemlerde sahtecilikleri tespit etmeye çalışan sistemler, reaktif sistem olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan problemin karmaşıklığını azaltmak ve kullanılan yöntemlerin daha iyi ölçümlemesini yapabilmek için, bilimsel çalışmaların problemin tamamını ele almak yerine, bazı çalışmalarda sadece bir klinik branştaki işlemler incelenirken, bazılarında sadece sağlık raporu alma gibi işlemlerde sahtecilik analizi yapıldığını görüyoruz. Benzer şekilde sahtecilik olayına katılan potansiyel aktörlerden (hekim, sigortalı, eczacı, hastane, vb) yine sadece bir tanesinin incelenebildiğini görmekteyiz.
Aşağıdaki tabloda son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda sistemin türü (proaktif/reaktif), yaklaşımı, kapsamı, kullanılan nitelik sayısı, yöntem ve mimarilerine dair bilgiler verilmektedir:

Tablo 1 Sahtecilik Tespitine Daire Yapılan Bazı Bilimsel Çalışmalar
Çalışma
Türü
Yaklaşım
Kapsam
Nitelikler
Yöntem
Mimari
He vd. (1997)
Proaktif
Aktör tabanlı
Doktor
28
Sınıflayıcı
(k-nn)
Ağırlıklı Öklid uzaklığı kullanılan k-nn türü sınıflayıcı
Williams (1999)
Reaktif
Aktör tabanlı
Sigortalı
50
Hot Spots (Anomali Tespit Yöntemi)
k-means kümeleme ile başlayan ve sonunda anomali tespiti , 3 aşamalı mimari
Yamanishi vd. (2007)
Proaktif
(çalışma zamanı yüksek)
Aktör tabanlı
Patoloji Hizmet Sağlayıcısı
41
(4 öznitelik seçilmiştir)
İstatistiksel öğrenme yöntemi
SmartSifter adı verilen yöntemle, işlemler için bir olasılık atanmaktadır
Major ve Riedinger (2002)
Reaktif
Aktör tabanlı
Hastane
27
Makine Öğrenmesi
Operasyonel ve geliştirme aşamalarından oluşan kural tabanlı model
Ortega vd. (2006)
Proaktif
İşlem Tabanlı
Sağlık Raporu
125
2 katmanlı yapay sinir ağı temelli
Yang ve Hwang (2006)
Reaktif
Kural Tabanlı (Klinik Kılavuzlar)
Jinekoloji Kliniği, PID Hastalığı
Bilinmiyor
C4.5 Sınıflayıcı
Klinik kılavuzlara göre hazırlanmış olası çizgelere göre işlemlerin sınıflanması
Sokol (2001)
Reaktif
İşlem Tabanlı
Bilinmiyor
Bilinmiyor
Görselleştirme
Veri temizleme, analiz ve izleme (görselleştirme)


Ülkemizde Kamu Sektöründeki Çalışmalar
Ülkemizde sağlık geri ödeme sistemlerinde yapılan bilimsel çalışmalar son dönemlerde artmaya başlamıştır. Ancak hala gerekenin oldukça altındadır. Yukarıdaki tabloda da gösterildiği üzere, sahtecilik tespiti için genellikle veri madenciliği yöntemleri kullanıldığı için her şeyden önce, madencilik yapılacak sağlıklı ve kapsayıcı bir veri tabanına ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde bu alandaki verilerin kişisel bilgilerden arındırılarak bilimsel çalışmalar için paylaşıma açıldığı bir veri ambarı mevcut değildir. Dolayısıyla bu tür çalışmalar için Sağlık Bakanlığı, SGK ve bazı sigorta şirketleriyle birlikte çalışma yapılması kaçınılmazdır.
Bu kurumlara sırayla baktığımızda, Sağlık Bakanlığı’nın veriden bilgi elde etmek suretiyle sahtecilik tespitine dair bir çalışması olduğu konusunda bir bilgiye ulaşamadım. SGK’nın ise, son iki yıldır kapsamlı bir veri ambarı projesinin hazırlığını yaptığını, ama henüz projeye başlanmadığını biliyorum. Bununla birlikte, son zamanlarda MEDULA sayesinde toplanan veriler üzerinden sahteciliği önleme amacıyla bazı uygulamalara başlanacağı bilgisi GSS Başkanlığınca dile getirilmektedir. GSS Başkanlığı, yakın zamanda vatandaşların kendi sağlık harcamaları bilgilerine MEDULA üzerinden erişebileceği ve hekimlere kendi yazdıkları ilaçların dağılımına dair dökümlerin gönderileceğini ifade etmektedir. Başlangıçta, “biri bizi gözetliyor” görüntüsü verdiği için bu tür uygulamaların pek çok sahteciliğin önünü keseceği düşünülse de ben farklı olacağını düşünüyorum. Zira vatandaş ve hekimlerle paylaşılacak bu iki bilgi, yukarıda bahsettiğim bilimsel çalışmalarda kullanılan niteliklerden sadece iki tanesi olabilir. Sahteciliğin doğası bundan çok daha karmaşık olduğundan, bir işlemin sahteciliği olmasına karar vermek için çoğu zaman onlarca niteliğe bakılması gerekiyor. Dolayısıyla bu bilgilerin paylaşımı faydadan ari olmasa da, gözetlendiğimize dair duygumuzu güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Diğer taraftan yukarıda bahsettiğim bilimsel çalışmalar, sahteciliğin büyük oranda zaten hem ödeme kurallarına hem de teamüllere uygun olarak yapıldığını gösteriyor. Yani sahtecilik yapan insanlar gözetlendiklerini hesaba katarak sahtecilik yapıyor. Bu nedenle veriden bilgi elde etmek suretiyle yapılacak çalışmalara son derece ihtiyaç vardır.

Ülkemizde Özel Sektördeki Çalışmalar
Özel sağlık sigorta sektöründe ise, son yıllardaki en kapsamlı çalışma Tübitak tarafından fonlanan bir ar-ge projesi[8] kapsamında yürütülüyor. CompuGroup Medical, Tepe International ve Sabancı Üniversitesi ile birlikte yürütülmekte olan bu projede, Anadolu Sigorta A.Ş.’nin verileri üzerinde çalışma yapılmaktadır. Bu çalışma, bilimsel alanda yapılan ve yukarıda bahsettiğimiz çalışmalardaki pek çok kısıtı ortadan kaldıran bir yöntem önermektedir. Bu yöntemde, sadece tek bir aktör değil, sağlık alanında ödeme işlemine dâhil olan tüm aktörler (sigortalı, hekim, eczacı, hastane) ve tüm klinik işlemler analiz edilebilmektedir. Diğer taraftan reaktif bir analiz değil, ödeme işleminin riskini anlık olarak hesaplayıp proaktif bir analiz yapma imkânı sağlamaktadır. Buna ek olarak, sadece işlemdeki aktörlerin ve işlemin riskini hesaplamakla kalmayıp, aktörlerin birbirleri ile olan ilişkilerini de analiz etmekte ve riskli bir aktörle ilişkisi çok veya sık olan aktörlerin de bağıl risklerinin artmasını sağlayarak son dönemde yaygın olan sosyal ağ analizine benzer bir yaklaşım getirmektedir. Çalışmayla ilgili yayınlanan makalelerden daha fazla bilgi elde edilebilir.[9] [10]

Sonuç olarak, bilimsel çalışma yapmak için ön koşul olan veri yetersizliği konusunda önemli engelleri aşmış olan MEDULA, Aile Hekimliği Bilgi Sistemi ve Sağlık-NET gibi projelerde, artık veriden bilgi elde edilmesi suretiyle analizler yapılması zamanı gelmiştir. Özel sektörde olduğu gibi, kamuda da bu tür çalışmaların yürütülmesi son derece gereklidir. Hatta sadece sahtecilik konusunda değil, sağlık ve geri ödeme politikalarını belirlemeye dair pek çok konuda ar-ge projelerinin paralel olarak başlatılması ve kamu, özel sektör ve üniversite işbirliğinin geliştirilmesi son derece önemli ve gerekli olduğunu belirtmek isterim.





[1] South Carolina Judicial Department
[2] National Health Care Anti-Fraud Association. "The Problem of Health Care Fraud." National Health Care Anti-Fraud Association. 1 December 2007
[3] National Health Care Anti-Fraud Association. "The Problem of Health Care Fraud." National Health Care Anti-Fraud Association. 1 December 2007
[4] Hyman, David A. "Health Care Fraud and Abuse: Market Change, Social Norms, and the Trust 'Reposed in the Workmen'." The Journal of Legal Studies. 30.2 (2001): 531-567.
[5] Insurance Fraud Bureau. "Fighting Organized Insurance Fraud." p. 2
[6] Insurance Bureau of Canada. "Cost of Personal Injury Fraud"
[7] www.money.cnn.com, By Parija Kavilanz, senior writer
[8] TEYDEB - 3090145 Sağlık Geri Ödeme Sistemlerinde Kuraldışı Davranışların Tespiti
[9] İlker KÖSE, Mehmet GÖKTÜRK, Kemal KILIÇ, "Sağlık Geri Ödeme Sistemlerinde Kural Dışı Davranış Tespitinde Aktör-Metâ Odaklı Yaklaşım", VII. Ulusal Tıp Bilişimi Kongresi, 2010, KKTC
[10] İlker KÖSE, Mehmet GÖKTÜRK, Kemal KILIÇ, "Sağlık Sigortası Geri Ödemelerinde Kuraldışı Davranış Tespiti", YAEM 30. Ulusal Kongresi, 2010, İstanbul