(Bu yazı SD Platform dergisinin 17. sayısında Aralık 2010'da yayınlanmıştır).
Hayatımızın
Önemli Parçası Internet
Internet
hayatımızın o kadar içinde ki, bunu uzun örneklerle anlatmak, malumun ilanından
ibaret bir hale geldi. Bu yüzden, Internet’in felsefesi, insanların Internet
üzerinde neler yaptığı ve hayatlarımızın nasıl etkilendiğine dair tespitler
yapmak daha anlamlı olacaktır.
Internet,
başlangıçta basit tanımıyla çok yüksek sayıda bilgisayarın birbirine bağlı
olduğu ağ olarak tanımlanırdı. Bu tanımıyla birbiriyle haberleşebilen
bilgisayar yığını gibi bir görünümü vardı. Ancak bilgisayar ve haberleşme
teknolojilerinin hızla gelişmesiyle, Internet üzerinden ulaşılan servisler,
Internet’in hayatımızda pek çok açıdan anlam kazanmasına neden oldu. Bugün, Internet’in
başlangıç felsefesi olan akademik bilginin paylaşılabilmesi hedefi çoktan
aşılmış ve Internet bugün çok farklı servisin verilebildiği bir ortam haline
gelmiştir. Bu servis çeşitliliği sayesinde, Internet’in insanlar üzerindeki
etkisi de farklılaşmaktadır. Kimi, bu çok sayıda bilgisayarın bağlı olduğu
ağdan bilgisayarların işlemci ve belleklerini ortak kullanmayı sağlayacak
sistemler kurarak bir süper büyük bilgisayar bulutu oluşturmaya çalışıyorken,
kimi sadece arkadaşıyla söyleşmekle (chat) yetinebiliyor. Kimi, sosyal ağlara
üye olarak çocukluk arkadaşlarıyla buluşuyorken, kimi sosyal ağlardaki
haberleşmeyi analiz ederek sosyolojik bilgiler elde etmeye çalışıyor. Son
yıllarda Internet’in günün ortalama 20 saati 1 metre uzağımızda bulunan cep
telefonlarıyla erişilebilir olması sayesinde gün içerisinde çok farklı
amaçlarla sık sık faydalandığımız bir ortam haline geldi.
Internet’in
bireysel olarak hayatımıza bu kadar çok girmesi, onu giderek daha önemli bir
toplumsal dinamik haline getirdi. Dolayısıyla onu sadece bilgiye erişim ve bir
eğlence aracı olarak değil, sosyolojik bir dinamik olarak kabul etmek lazım. Son
aylarda Kuzey Afrika ülkelerinde gördüğümüz halk ayaklanmalarında insanların
Internet üzerinden organize olabilmeleri, bu açıdan çok etkileyici birer
örnektirler. Düşünsenize, eskiden bu kadar çok insanı aynı anda ortak bir
duyguyla harekete geçirebilecek şeyler nelerdi? Din ve milli değerler gibi yüzyıllar
boyunca insanların yaşamına nüfuz etmiş unsurlar… Bugünse Internet, önce insanların
kafasına belirli düşünceleri yerleştirmek, sonra da o fikir etrafında toplayıp
harekete geçirmek için yeterli imkânı sağlıyor.
Sosyal
Ağlar Kuralları Değiştiriyor
Sosyal
ağ fenomeni, sadece toplumları etkilemek ve harekete geçirmekle kalmıyor. Bizi
sosyoloji ve psikiyatri kurallarını yeniden sorgulamaya da zorluyor. Örneğin psikolojik
bir düzensizlik olan evhamın yaygın tanımı “kişinin
ana veya alt kültüründen insanların sıradan kabul etmediği düşünce” şeklindedir.
Hâlbuki bugün toplumun, hatta dünyanın farklı yerlerinden aynı vehme sahip
insanlar Internet üzerinden sosyal ağ oluşturarak kendileri bir alt kültür
haline gelebilmektedir ki, bu da evhamın tanımında bir paradoks oluşturuyor. [1]
Benzer şekilde psikiyatrik bozuklukların her biri için Internet’in, özellikle
de sosyal ağların etkisi araştırılmaya muhtaç birçok durum ortaya çıkarıyor. Bu
nedenle bazı uzmanlar psikiyatrik çalışmalarda Internet üzerinden iletişimin
psikotik kişilerin hastalıklarını negatif etkileyeceği konusunda bir şeyler
söylemek için erken olduğu görüşünde. [2]
Internet
Bağımlılığı Diye Bir şey Var mı?
Internet’in
hayatımızdaki yeri ve toplumsal etkisi üzerinde tartışırken, kullanmaya
başladığımız bir ifade var, Internet bağımlılığı. Birilerinin Internet’te çok
sık ve gereğinden fazla zaman geçirmesi onları Internet bağımlısı olarak
tanımlamamız için yeterli oluyor. Ancak acaba durum gerçekten de böyle mi? Zira
kimi uzmanlar, “Internet bağımlılığı” şeklinde bir şeyin olmadığı görüşündeler.
Söz konusu uzmanlar, bu ifadenin Internet’in anlamı bilinmeden türetildiğini ve
bunun da aslında bir medya (haberleşme ortamı) olan Internet’in bağımlılık
oluşturabileceği yanılgısına neden olduğunu iddia etmektedirler [3]. Bu
yaklaşıma göre Internet, aynen insanlar arasında iletişim sağlayan dil, radyo
ve televizyon gibi araçlardan birisidir. Dolayısıyla her ne kadar günlük
yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelse ve hatta kullanılmadığı zaman
insanda huzursuzluğa neden olsa da, Internet bağımlılığından bahsetmemiz
mantıksal ve kategorik olarak hatalıdır. Şayet ortada bir düzensizlik
(disorder) veya rahatsızlık varsa, bu Internet aracının kendisinde değil,
Internet ile neler yapıldığı ile ilgili bir durumdur. Örneğin, bağımlılık
oluşturduğu bilinen kumar oyunları, şayet Internet üzerinden oynanırsa, bu yine
bir bağımlılıktır, ama Internet bağımlılığı değil, kumar bağımlılığıdır. Diğer
taraftan söyleşmek (chat) nasıl rutin bir davranışsa, Internet üzerinden
söyleşmek de günlük bir aktiviteden ibarettir.
Yine
aynı uzmanlar, Internet bağımlılığı ifadesinin, insanoğlunun yeni sorunlara
çözüm bulmak için elinde olan çözümleri kullanmanın cazibesine kapılması
neticesinde ortaya çıktığını ve bu ifadeyi kullanmanın kolaycılık olduğunu
ifade etmektedirler. Onlara göre olması gereken, bağımlılığın yapısal tanımında
olan şeylerin, bir araç olan Internet’e mâl edilmesi değil, varsa bağımlılık
türlerinin Internet üzerinde yapılan aktivitelerin her birinin ayrı ayrı ele
alınarak teşhis edilmesidir. Nitekim bağımlılık araştırmacılarından olan Prof.
Mark Griffiths, bağımlılığın klasik tanımında yer alan elementlerden aşırı
derecede dikkat çekici olma, ruh halinde değişim, telorans, kapanıklık ve
nüksetme gibi unsurların tamamının genel Internet kullanımı için söz konusu
olmadığını ileri sürmektedir.
Bütün
bunlar, bize Internet’in başlangıçtaki basit tanımından çok fazla
uzaklaşmamamız ve ona gereksiz nitelikler yüklemememiz gerektiğini
hatırlatmaktadır. Nitekim Internet sonuçta fiziksel bir ortamdır. Onun kim için
ne ifade ettiği, ondan nasıl faydalandığıyla ilgilidir. Bugün Internet
üzerinden nasıl bomba yapıldığını öğrenebildiğimiz gibi, evlenmek için eşimizi
bulmamız veya değişik inanç gruplarıyla bilgi ve fikir paylaşmamız da
mümkündür. Bir şey tek başına her şey olamayacağına göre, Internet olsa olsa
pek çok şeyin yapılmasına imkân sağlayan sanal bir dünyadan ibarettir.
Bir
başka deyişle, gerçek dünyada her ne varsa sanal âlem Internet’te de bir
benzerini bulmak mümkün. Acaba insanlık kendisini sanal âlemdeki aynada görmeye
başladığı için Internet’te yapılabilecekler karşısında dehşete kapılmış
olabilir mi?
Internet
ve Bilgisayar Oyunları Neden Cazip?
Günümüzde
bilgisayar oyunları hayret verici seviyelere ulaştı. Pek çoğundaki şiddet ve
uygunsuz içerik, çocuklarımızı ondan uzak tutmak için bir şeyler yapmamız
gerektiğini bize hatırlatıyor. Bunun için ilk yapılması gereken, çocukların
(hatta yetişkinlerin) bilgisayar oyunlarına neden bu kadar çok zaman ayırdığı
sorusunun cevabını bulmak olsa gerek. Son yapılan araştırmalar, bilgisayar
oyunlarının ardındaki itici gücün beklenenin aksine ağırlıklı olarak eğlence
olmadığını, daha çok insanlardaki başarma, özgürlük ve sosyal birliktelik duygusu
olduğunu ortaya koymuştur. [4] Bu tespit, bilgisayar oyunundan uzak durmasını
istediğimiz çocuğumuzun, basit bir talimatla ondan uzak kalamayacağını bize haber
veriyor. Onları bilgisayar oyunlarından uzak tutmak için, beklentisi üst
seviyelere çıkartılmış ve normal hayatta mümkün olmayan, ama onların sanal âlemde
başarmaya alıştıkları pek çok şeyin yerini tutacak alternatifler geliştirmemiz,
ya da onları sanal âlem yerine gerçek hayatla, gerçek hayatın zevkleri ve
değerleri ile tanıştırmamız gerekecektir. Onları tatlı rüyalarından uyandırıp, belki
içinde acı ve başarısızlığın da olduğu; ama her şeye rağmen her anı değerli ve bir
lütuf olan gerçek dünyaya davet etmeliyiz.
Internet’te
Korunaklılık Nasreddin Hocanın Türbesi Gibidir
Bir
miktar teknik kaçabilir, ancak Internet’te haberleşmenin nasıl olduğuna dair
kısa bir açıklama yapmak faydalı olacak sanırım. Haberleşmenin üç temel
bileşeni vardır; verici, alıcı ve haberleşme ortamı (medya). Bu üç temel
bileşen dışında tamamlayıcı unsurların başında ise ortak dil (protokol) gelir.
Internet, birçok bilgisayarın bağlı olduğu örgü şeklinde bir ağ olduğundan,
buradaki iletişimde uçlar arasında dedike bir yoldan/kanaldan bahsedilemez.
Herkes ortak ağa bağlanır ve mesajını bu ağa gönderir. Alıcının adresi, mesajın
üzerinde yazılıdır ve ağdaki yönlendiriciler bu mesajları hedeflerine en yakın
olan diğer bir yönlendiriciye veya mümkünse doğrudan hedef adrese yönlendirir.
Bu prensipten dolayı, gönderdiğiniz bir mesajın, arkadaşınıza ulaşması tek bir
yoldan olmaz. Mesajın bir kısmı bir yoldan giderken, başka bir kısmı başka
yoldan hedefe ulaşabilir. Böyle olunca iki nokta arasındaki mesajlaşmayı
dinlemek, sıradan kullanıcılar için imkânsız gibi görünmektedir. Ancak, durum tam da öyle değildir. Yukarıda
bahsettiğim örgü şeklindeki ağ, tek parça değildir ve kendi içinde alt örgülere
sahiptir. Bu örgü şeklindeki her bir alt öbekten, başka bir öbeğe çıkış kapısı
(gateway) adı verilen noktalardan gidilir. Bu çıkış kapıları da başta devletler
olmak üzere büyük Internet sağlayıcılarının kontrolündedir. Dolayısıyla, kimin
ne zaman hangi siteye girdiği, hangi dosyaları indirdiği, kiminle nasıl
mesajlaştığı (mesaj şifresizse) buradaki kayıt sistemleri sayesinde
“fişlenebilmektedir”. Bu anlamda “Internet’teki
her şey kayıt altındadır” inanışı boş değildir. Yasal veya yasal olmayan
yollarla bu kayıtların analiz edilmesi gayet kolaydır. Ancak bu bilgiler insan
emeği ile analiz edilemeyecek büyüklüktedir. Tam bu noktada son 10-20 yılda
geliştirilen pek çok veri ve metin madenciliği yöntemi imdada yetişmektedir.
Metin
Madenciliği, Internet Araştırmaları ve Sosyal Ağlar
Veri
madenciliği, temel anlamda ham veride saklı olan örüntüleri ve cevher değerinde
olan bilgiyi ortaya çıkarma için kullanılan yöntemlerin genel adıdır. Veri
madenciliğinin bir türevi de son yıllarda sıkça adını duymaya başladığımız
metin madenciliğidir. Metin madenciliğinin temel farkı, diğer veri madenciliği
yöntemlerinde olduğu gibi veri tabanı gibi yapısal veriler üzerinde değil,
serbest şekilde yazılmış metinler üzerinde doğal dil işleme yöntemleriyle
analiz yapılması ve buradan yapısal verinin elde edilmesidir. Bununla birlikte
metinden özet çıkarma, metindeki duyguya dair bilgi elde etme, vb çıktılar da
metin madenciliğinin alanına girmektedir.
Internet’te
özellikle sosyal ağların gelişimi ile birlikte insanlar arkadaşlık ve iletişim
esaslı ağlara üye olmaya ve hayatlarına dair kolay kolay paylaşmayacakları pek
çok bilgiyi kaygısızca ortaya sermeye başladılar. Bu tür sitelerde erişilebilir
bilgiler arasında kimin kiminle arkadaşlık ilişkisi olduğu ve kimin hangi
konulara ilgi gösterdiği/hayranı (fun) olduğudur. Son zamanlarda yasal telefon
dinlemeleri sayesinde kimin kimleri ne zaman ve ne sıklıkla aradığına dair
analizlerin yapıldığı ve bazı şebekelerin bu şekilde tespit edilip
çökertildiğine dair haberler okuyoruz. Benzer şekilde Internet üzerinde de
kiminle nasıl bir ilişkimiz olduğu, telefona göre çok daha detaylı analiz
edilebilmektedir. Sadece bu ilişki ve ilgilendiğimiz konular bilgisi bile,
terör araştırmalarından, sahtecilik tespitine, toplumsal doku analizinden,
duygu analizine kadar pek çok çalışma alanı doğurmuştur. Son zamanlarda,
partilerin seçim çalışmalarında toplum üzerinde duygu analizi yapacak ve
ardından da duyguları yönlendirecek pek çok şirket kurulmuştur. ABC
radyolarındaki bir habere göre, CIA de yakın zaman önce sosyal ağlar üzerinde
insanların duygularına dair analiz yapan bir şirket satın aldı. [5]
Sonuç
olarak Internet’in sanal bir âlem olması, gerçekliğinin olmadığı ve yapılan her
şeyin tabiri uygunsa mübah olacağı anlamına gelmiyor. Bu dünyada suç veya
bağımlılık olan her şey, orada da bir suça veya bağımlılığa dönüşebiliyor.
Diğer taraftan Internet’te her ne yapıyorsak kaydediliyor. Gerçek dünyada
yaptıklarımızın daha yüce bir güç tarafından kaydedildiğine inanmak, bir inanç
konusu iken, bu durum Internet’te bir vakıadır. Dolayısıyla en az gerçek
dünyadaki kadar ne yaptığımıza dikkat etmemiz gereken bir ortamdır. Önümüzdeki
yıllar, sanal ve gerçek âlemlerin birbiriyle etkileşiminin hayatımızda daha çok
değişikliğe neden olacağı yıllar olacaktır.
[2]
Dr. Ken Duckworth, Medical Director of National Alliance in Mental Illness http://mindhacks.com/2008/11/13/online-psychosis/
[4] Przybylski,
A. K., Ryan, R. M., & Rigby, C. S. (2009). The motivating role of violence
in video games. Personality and Social Psychology Bulletin, 35, 243-259.