(Bu yazı SD Platform dergisinin 6. sayısında Mart 2008'de yayınlanmıştır)
SGK’nın ve
Sağlık Bakanlığının sağlık sektöründeki rolleri ve hedeflerini
değerlendirirken, alışılmışın dışında çıkarak, bu iki kurumun hizmet
politikalarına değil de, yürüttükleri bilişim projelerine bakmak, bizlere
farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Nitekim hem Sağlık Bakanlığı, hem de
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Sosyal Güvenlik Kurumu), orta ve uzun
vadeli hedefleri için devâsa büyüklükte bilişim projeleri başlatmışlar ve belirli
bir noktaya da gelmişlerdir. Bu bilişim projeleri, her iki kurumun hedefleri
açısından çok önemli ip uçları vermekte ve ortaya koydukları uygulamalarla, yetki
sınırları konusunda bir karmaşıklık olduğunu gayet açık bir şekilde
sergilemektedir. Bu açıdan baktığımızda, SGK’nın yürüttüğü projelerde, Sağlık
Bakanlığının yetki, görev ve sorumluluk alanına girdiğini ve bu yönde hızla
ilerlediğini gözlemliyoruz. Hatta, diyebiliriz ki, daha dün SSK hastanelerini
Sağlık Bakanlığı’na devreden yeni adıyla SGK, yakın zamanda tüm hastaneler
üzerinde eskisinden daha güçlü ve hakim duruma gelmeye başlayabilir.
Bu yargıya,
SGK’nın politikalarının birer yansıması olarak kabul ettiğimiz bilişim
projelerinin içeriğine ve isimlendirmelerine bakarak varıyoruz. Yani neticeden
başlangıca doğru bir çıkarım yapmış oluyoruz. Nitekim SGK, yürüttüğü projelere
içeriği ile uyumlu olmasa da “e-sağlık” adını vermektedir[1].
Halbuki, eğer bu projeler birer e-sağlık projesi ise, tüm dünyada olduğu gibi
bunları Sağlık Bakanlığı yapıyor olmalı. Yok eğer e-sağlık projesi değilse, o
zaman başka bir isim kullanılmalı. Buradaki durum, acaba sadece basit bir
kavram kargaşası mı, yoksa gerçekten yanlış giden birşeyler mi var?
Öncelikle bu iki
kurumun yürüttükleri bilişim projelerine, vizyonlarına ve hedeflerine kısaca
göz atalım. Ardından da, her zaman olduğu gibi, olması gerekenlerle ilgili
görüşlerimizi dile getirelim.
Sosyal
Güvenlik Kurumu Bilişim Projeleri
Medula
Medikal Ulak
(MEDikal+ULAk), yani sağlık habercisi/ağı anlamına gelen MEDULA, Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun yürüttüğü en önemli bilişim projelerinden birisidir. Resmi Internet
sitelerinde ve Wikipedia’daki tanımlara göre, “Medula, Genel Sağlık Sigortası (GSS) ile sağlık
tesisleri arasında, sağlık tesislerinin iç süreçlerine müdahale etmeksisizin,
-
fatura bilgisini elektronik olarak toplamak,
-
hizmetlerin ödenmesini gerçekleştirmek için
oluşturulmuş
bütünleşik sistemdir.”[2] Yani,
aslında tanıma bakarsak içerisinde kişisel sağlık verilerinin de yer aldığı bir
veri toplama mekanizma yok, sadece ödeme ve fatura bilgileri var. Ancak
uygulamada, Medula’nın bundan çok daha fazlasını yaptığını şimdiden görmekteyiz.
Nitekim, Medula’da halen çalışan servisleri şunlardır:[3]
- Hak
Sahipliği ve Sözleşme Doğrulama
- Reçete,
Tetkik ve Sevk Bildirimi
- Ödeme
Sorgusu
- Ödeme
Durum Kontrol
- Fatura
Bilgisi Kayıt
- Rapor
Bilgisi
“Reçete, Tetkik
ve Sevk Bildirimi” ile “Rapor Bilgisi” servisleri, doğrudan kişilsel sağlık
verileri arasında yer alan ve literatürde Elektronik Sağlık Kaydı (Electronic
Health Record) olarak geçen verileri içermektedir. Yani, Sağlık Bakanlıkları
tarafından yürütülen e-sağlık çalışmalarının temeli olan elektronik sağlık kayıtları...
Medula, bu verileri toplamayı, ödeme kurallarını işletebilmek için zaruri
olarak görse de, dünyadaki diğer uygulamalar böyle değil. Gelişmiş ülkelerdeki
örneklere baktığımızda, ödeyici kurumların, literatürde “claim processing”
şeklinde geçen ve sadece hak sahipliği ve fatura işlemleri için gerekli
verilerin toplanabildiği sistemler kurduklarını görmekteyiz. Nitekim Avrupa
Birliği normlarına göre de elektronik sağlık verisinin sahibi, bizzat hastanın kendisi
olup, hastanın rızası (patient consent) olmadan erişilmesi yasal değildir. Bu
konuda istisna olan tek kurum, gizlilik esaslarına tabi olmak ve hastanın
rızasını almak kaydıyla veriyi bizzat üreten sağlık kurumları ve Sağlık
Bakanlıklarıdır[4]. Internet teknolojisi
kullanılan her projenin başına bir “e” harfi eklemek, aslında literatürde özel
anlamları olan e-sağlık gibi kavramları yıpratmamıza neden olmaktadır. E-Sağlık
kavramını yazının ilerleyen bölümlerinde açıklayacağız.
Medula’nın
mevcut durumu dahi, aslında bir yetki karmaşasına işaret etmektedir. Ancak, hem
şimdiki, hem de bir önceki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarının yaptıkları
açıklamalar, Medula’nın hedeflerinin, daha büyük bir karmaşaya neden olacağının
işaretlerini veriyor. Nitekim her iki bakanın beyanına göre, hastaneye giden bir
vatandaşın daha önce yaptırdığı tetkik sonuçları, raporları ve benzer “sağlık
kayıtları” Medula üzerinden ilgili hastaneye gönderilecek ve bu işlemlerin
yeniden yapılmasına gerek kalmayacak[5]. Böyle
bir proje tarifi, dünyada kabul gören ve Sağlık Bakanlıkları tarafından
yürütülen e-sağlık projelerinin tanımı ile aynıdır. Bu durum, aslında teknolojinin
ve e-sağlık konseptinin, koşulsuz bir şekilde Sosyal Güvenlik Kurumu’na hizmet
eder hale getirilmesinden başka bir şey değildir. İlk bakışta tasarruf sağlayacak
bir gelişme gibi görünen bu söylem, bir süre sonra hastanelerde atılan her
adımın SGK’ya rapor edilmesini, verilen sağlık hizmetinde tamamen ödeme
kurallarının hakim olması sonucunu ve ödeyici kurumların kontrolünde bir sağlık
hizmeti anlayışını doğurmaz mı? Neden biz dünyanın yaptığının tam tersine doğru
ilerliyoruz? Benzer şekilde, daha dün SSK ve diğer kurum hastanelerini Sağlık
Bakanlığı’na devrederek hizmette tek yönetim sağladık derken; bu yaklaşım,
bütün hastanelerin hizmet verme esaslarını ve hatta denetimini tamamen ödeyici
kurumların tasarrufuna bırakmak demek değil midir?
Bu soruları daha
vurgulu hale getirmek için SGK’nın içinde yer aldığı başka bilişim projelerine
de bakalım.
DRG
(Diagnosis Related Groups) - Tanı İlişkili Gruplar Çalışması
Son 4 yıldır
Hacettepe Üniveristesi Araştırma Projesi (HÜAP) olarak yürütülen, Sağlık
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve SGK’nın içinde yer aldığı bir DRG çalışması
yürütülmektedir. Projenin amacı, “Sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin
kontrol altına alınmasını ve sağlık bakım kurumlarının verimli birer işletme
olarak yönetilmesini sağlayacak finansman yönetimi yöntemleri geliştirmek için
araştırma ve altyapı geliştirme çalışmaları gerçekleştirerek kamu
maliyesinin güçlendirilmesine katkıda bulunmak” şeklinde belirtilmektedir[6]. DRG
çalışması, hastanelerde özellikle yatan hastalara verilen hizmetin
maliyetlerinin, hastalık türlerine göre ve detaylı bir şekilde hesaplaması için
geliştirilen bir yöntemdir. İki fazdan oluşan bu çalışmanın birinci fazında bu
üç kurum birlikte çalıştılar. Tüm paydaş kurumların projeden beklentilerinin,
diğer ülkelerde olduğu gibi hastanelerin verimli birer işletme haline gelerek
maliyetlerini düşürmeleri ve finansman yönetimi yapabilme kabiliyetlerini
artırmak olmasını bekleriz. Ancak bazı kurumların beklentileri bundan biraz
daha fazla. Mesela SGK GSS Genel Müdürü’nün projeden beklentileri arasında
şunlar ifade ediliyor: “Tanı İlişkili Gruplar Projesinin Sosyal Güvenlik
Kurumu açısından sağlayabileceği kazanımlardan bir diğeri de, hasta kayıt
verilerinin bilgisayar ortamına taşınarak sağlık bilgi sisteminin oluşturulmasıdır...”[7] Buradaki anahtar
ifade, “sağlık verilerinin elektronik ortama aktarılması” ve “sağlık bilgi
sisteminin kurulması” dır. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi, elektronik
sağlık kaydı (ESK), Sağlık Bakanlıkları tarafından yürütülen e-sağlık
çalışmalarının ayrılmaz bir parçasıdır. “Sağlık bilgi sistemi” de zaten
bizatihi e-sağlıktır. Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen
e-sağlık projesinin adı da Ulusal Sağlık Bilgi Sistemi’dir. Aynı ismin
kullanılması tuhaf değil mi?
Halen 49
hastanede pilot uygulaması devam eden ve iki fazdan oluşan DRG projesinin, ilk
fazında saydığımız tüm kurumlar birlikte çalıştılar. Ancak, çalışmalarda fiilen
yer alsa da, ikinci fazdaki protokolde her nasılsa Sağlık Bakanlığının imzasının
olmadığını görüyoruz. Resmi anlamda SGK projeye yalnız devam etmektedir. Halbuki
ilk protokole göre projenin tüm çıktıları Sağlık Bakanlığı’na devredilecekti.
Ancak şimdiye kadar teslim edilen birşey yok. DRG çalışmasının sonuçları da,
ileride Medula sistemine dahil edilirse hiç şaşırmayalım. Medula ile, sadece
verilen sağlık hizmeti verilerini değil, bu hizmetin kaça mâl edildiğinin de
istendiğini düşünebiliyor musunuz?
Ulusal Bilgi
Bankası (UBB)
Ulusal Bilgi
Bankası (UBB), Türkiye’de kullanımına ruhsat verilen tıbbi cihazların
kodlanması amacıyla başlatılmış ve yukarıda belirtilen Hacettepe Araştırma
Projesinin ikinci fazında geliştirilen bir proje. Projede Sağlık Bakanlığının
Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bir şubesi dahil olsa da, sistemin
veritabanı ve işletmesi Sağlık Bakanlığında değil. Yapılan protokol gereği SGK,
hangi hastanenin hangi tıbbi cihazı olduğunu, hastanelerin bu cihazları nasıl
kullandığını takip edebilecek. Projedeki gelişmeler, bunun gerçekleşeceğine
işaret ediyor. Yani zamanında SSK hastanelerinin envanterinden yeterince
haberdar olamayan SGK, bu defa tüm hastanelerin tıbbi cihaz envanterini
tutacak.
Kamu İhale
Kurumu ile Hastanelerin e-İhale Projesi
UBB projesi ile
kodlanan tıbbi cihazların alımını kolaylaştırmak için, KİK’in yürüttüğü bir
e-ihale projesi mevcuttur. Bu projede tıbbi cihaz alımı yapacak olan hastane,
hangi cihazı alacağını UBB’deki kodu ile seçerek bu sisteme girmektedir. KİK,
ihaleyi elektronik ortamda yürütmekte ve ihale sonucuna göre cihazlar hastaneye
satılmaktadır. Buraya kadar herşey gayet normal. Garip olan SGK’nın KİK ile
30.11.2007 tarihinde bir İşbirliği Protokolü imzalamış olması. Bu protokole
göre SGK, hangi hastanenin, hangi tıbbi cihazları, ne zaman ve hangi maliyete
aldığını öğrenecek... Hastanelerin kendi alımlarını kendilerinin yapabildiği ve
yarı özerk oldukları mevcut yapıda, Sağlık Bakanlığı bile böyle bir bilgiyi bu
dereece yakından takip etmiyorken (belki de edemiyorken); hizmet satın alan bir
kurum olan SGK’nın bu bilgilerle nasıl bir işi olabilir? Aslında SGK tarafında
her şeyin makul nedeni var. “Hastaneler bizi kandırmasın, doktorlar bizi
aldatmasın, maliyetleri azaltalım, kaçakları engelleyelim, prim ve ödeme
yönetimde gelişme sağlayalım...vs” Peki az çok her ülkede geçerli olan bu
nedenler, başka hiçbir ülkede olmayan bu tür uygulamaları hayata geçirmemize
dayanak olabilir mi? “Bilgiye dayalı yönetim” anlayışını getirelim derken,
yetkimiz olmayan bilgilere ve hatta kişilsel sağlık verilerine de ulaşmamız doğru
ve yasal mı?
Tıbbi
Cihazların Gümrük Girişlerinin Takip Edilmesi
Şimdilerde, hem
UBB projesi hem de e-İhale projesinin bir uzantısı olarak, SGK ile Gümrük
Müsteşarlığı’nın görüşmeleri devam ediyor. Planlanan yapıya göre, UBB’de
kodlanmış olan tıbbi cihaazlar ülkeye girişlerinden itibaren SGK takip altında
olacaklar. SGK böylelikle KİK ile imzaladığı protokoldeki imkanlarını daha da
genişletip, cihazları gümrükten itibaren izleyebilecek.
“Tehlikenin
farkında mıyız?”
Tıbbi cihazlar gümrükten
girince SGK’nın haberi olacak. Hastane bunları satın alınca SGK’nın haberi
olacak. Bu tıbbi cihazla kaç defa hizmet verildiği, kimlere verildiği, ne zaman
verildiği de yine Medula üzerinden SGK’ya iletilecek. Vatandaş, hastaneye gittiğinde,
sağlık verileri de dahil olmak üzere SGK’ya bildirilecek. Vatandaş yeniden
hastaneye giderse, daha önce yaptırdığı tetkikler, aldığı sağlık hizmetine dair
bilgiler de yine Medula üzerinden hastaneye bildirilecek ve bu işlemler yeniden
yapılmayarak tasarruf sağlanacak. Sağlık ve sosyal güvenlik yönetimi konusunda
uzman değilim; ancak sağlık bilişim konusunda az birşey biliyorsam bu kadar
örnekle şunu söyleyebilirim ki, SGK’nın yürütmeye çalıştığı bu çalışmalar, dünyadaki
tüm örnekleri itibariyle doğrudan Sağlık Bakanlıkları tarafından politikası
geliştirilen ve yürütülen e-sağlık çalışmalarından başka birşey değildir.
Yazımızın
başında ifade ettiğimiz görev, yetki ve sorumluluk karmaşası, kurumların
yürüttüğü bilişim projelerinde kendini gayet açık bir şekilde göstermektedir.
Şayet, SGK’nın sosyal güvenlik politikası, yürüttüğü bilişim projeleriyle
paralel ise (ki öyle olmalı), SSK hastanelerini Sağlık Bakanlığı’na devrettikten
sonra, bu defa SGK’nın tüm hastanelerin kontrolünü, denetimini ve hatta yönetimini
ellerine almak üzere olduğumuzu söyleyebiliriz.
Sağlık
Bakanlığı ne yapıyor?
Bütün bu
gelişmeler olurken, Sağlık Bakanlığının süreçte yeterince etkin olmadığı söyleyebiliriz.
Neticede Sağlıkta Dönüşüm Programının getirdiği bu hızlı değişimde, bir nevi
“kapanın elinde kalır” stratejisiyle hareket edilirken, Sağlık Bakanlığının
çok daha proaktif olması gerekirdi. Halbuki, Sağlık Bakanlığı, Medula’nın tam
ve kesin destekçisi olmuş, UBB projesinde ve DRG çalışmasında elindeki bilgi ve
tecrübeyi koşulsuz paylaşmıştır. Herhalde bu projelerin bir gün birleşerek
entegre bir e-sağlık sistemi haline gelebileceğini öngörememiştir. Bir şekilde projelerin
gelişmesini yönetememiş ve neticeleri aleyhine çevirmiştir. Üstelik, Sağlık
Bakanlığının yürüttüğü ve literatürdeki anlamı ile örtüşen, Tele-TIP,
Elektronik Sağlık Kaydı, e-Randevu... gibi
e-sağlık çalışmaları varken. Bu açıdan bakınca SGK, aslında Sağlık
Bakanlığının bıraktığı boşlukları doldurmuştur diye düşünebiliriz.
Sağlık
Bakanlığı, aile hekimliği uygulanan illerdeki projesi olan Aile Hekimliği Bilgi
Sistemi ile ilk ciddi e-sağlık projesini tamamlamıştır. Son 2 yıldır ise,
Ulusal Sağlık Veri Sözlüğü, Minimum Sağlık Veri Setleri ve Sağlık Kodlama
Referans Sunucusu gibi standart çalışmalarını tamamlamış ve Sağlık-NET projesi
için yaptığı ihalenin de teslimatlarını almıştır. Kasım 2007’de yayınlanan bir
genelgeye göre, hastanelerin de veri gönderebilmesi ve gereken çalışmaların
tamamlanması için Eylül 2008’e kadar süre tanınmıştır. Yani 2008 sonunda Sağlık-NET
devreye alınmış olacaktır. Diğer taraftan halen 18 hastanede ve 12 ilde pilot
uygulaması devam eden Tele-Radyoloji projesi ve yazılım aşaması tamamlanmış
e-Randevu projesi dediğer önemli e-sağlık projeleri arasındadır.
Diğer bir
deyişle, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın Medula namına vaad ettiği
fonksiyonlar, bu yılın sonundan itibaren Sağlık-NET tarafından yerine
getirilecektir. Yani vatandaşın sağlık verileri, gerektiğinde yasal çerçeve
dahilinde yine hastanelerle paylaşılacaktır. Ama bu çalışma Medula ile değil,
Sağlık-NET ile olacaktır. Medula ve Sağlık-NET’ten yanyan bahsetmek ironik
oluyor değil mi? Ne de olsa içeriklerinin aynı olmasının yanı sıra,
açılımları da aynı (MEDikal ULAk = Sağlık-NET).
Esas kıyamet, bu
projeler tamamlanıp da, SGK’nın projeleri ile kapsam kesişmesi yapmadıklarında
ortaya çıkacak. Belki de bu mücadeleyi klasik devlet anlayışımıza uygun şekilde
“elinde para olanlar” kazanacaktır, kim bilir.
Çözüm...
Kavramlara
göz atalım
Pek çok kişi,
çözüm için öncelikle kurumların genel politikalarının düzelmesi gerektiğini
söyleyebilir. Ancak biz bilişim penceresinden baktığımız için, bu karmaşanın
içinde kullanılan kavramları açıklayıp, doğru olanı ortaya koymaya çalışalım
ki, kurumlar bilişim projelerini doğru
yöne kanalize ederek aslında uygulamada genel politikalarını da bir şekilde düzeltmiş
olsunlar. Bunun için de öncelikle e-sağlık kavramının literatürdeki karşılığına
bakarak kendimize bir normal belirleyelim:
e-sağlık
Bir e-sağlık
araştırmacısı olan Gunter Eysenbach’a göre e-sağlık, “Internet ve benzer
teknolojilerin, hizmete ait verilerin elde edilmesi, aktarılması ve
geliştirilmesi suretiyle sağlık hizmet kalitesinin geliştirilmesini sağlayan ve
medikal informatik, sağlık hizmetleri ve süreçlerinin kesişim kümesini
oluşturan önemli bir alandır. Daha geniş anlamıyla ele alırsak, sadece teknik
gelişmeyi adresleyen değil, yerel ve genel sağlık hizmetlerinin gelişmesi için
bilgi ve haberleşme teknolojilerinin kullanılmasını gerekli gören bir düşünce
tarzı, anlayış ve kavrayıştır”[8]. Eysenbach,
e-sağlık ifadesindeki “e” harfinin sadece “elektronik” anlamı taşımadığını
söyler ve “e” ile başlayan 10 önemli özellik daha (Efficiency,
Enhancing quality, Evidence based, Empowerment, Encouragement, Education, Enabling information exchange, Extending the
scope of health care, Ethics, Equity) ekler[9].
e-Sağlık için birbirlerine yakın anlam taşıyan pek çok
tanım vardır. Hepsinin ortak noktası, teknolojiyi sağlık hizmetinin “yanında”
duran değil; teknolojiyi sağlık hizmetinin “içinde” bir parçası sayan ve hatta
sağlık hizmet yönetiminde “merkeze oturtan” bir unsur olarak görmeleridir.
Bu yönüyle
bakarsak, aslında e-sağlık bir şemsiye kavramdır ve altında pek çok alt
terimleri barındırır. Dünyada kabul gören e-sağlık uygulamaları aşağıdaki başlıklar
altında toplanabilir:
-
Elektronik sağlık kayıtları,
-
Tele-Tıp,
-
Kanıta dayalı tıp,
-
Vatandaş odaklı bilgi servisleri,
-
Tıp bilgisi yönetimi,
-
Sanal sağlık ekipleri,
Görüldüğü üzere,
teknolojinin sağlığın hizmetine sunulması, öncelikle sağlık hizmetinin verim ve
kalitesinin artırılmasını amaçlamaktadır. Sağlık hizmet kalitesinin ödeme
sistemi ve sosyal güvence kurumları ile yakın ilişkisi nedeniyle, içinde
teknoloji barındıran sosyal güvenlik ve ödeyici kurumlarla ilgili olan
projelerin de e-sağlık kapsamında değerlendirilmektedir. Nitekim, e-sağlık
alanında verilerin tanımlanması, saklanması ve transferi konusunda geliştirilen
tüm standartlar, ödemeyle ilgili süreçleri de düzenlemektedirler. Bunu, ANSI
(ABD) standardı olan HL7’de ve AB standardı olan IHE’de görmekteyiz[11]. Ancak,
bu durum, e-sağlık’ı ödeme sisteminin iyileştirilmesinden ibaret görmemize
neden olmamalıdır ki, bu önemli bir anlam kayması olur. Bu nedenle, içinde
Internet teknolojilerinin kullanıldığı sosyal güvenlik projelerinin de kavram
incelemesini yapmakta fayda vardır.
e-sosyal
güvenlik
Sosyal güvenlik
kurumlarının da Internet teknolojilerini kullanarak yaptıkları projelerin
başına da bir “e” harfi eklenebilmektedir. Kimi zaman bu isim “e-sosyal
güvenlik” olmakta, kimi zaman ise ödeme süreçlerinin sağlık sistemi ile olan
yakın ilişkileri nedeniyle “e-sağlık”... Baktığımızda, literatürde “e-sosyal
güvenlik” adında müstakil bir kavram olmadığını görüyoruz. Demek ki “e-sosyal
güvenlik”, diğer kurumların yaptığı gibi, sadece projenin bir teknoloji projesi
olduğunu ifade etmekten öte bir amaç taşımıyor ki bu, kabul edilebilir bir niteleme.
Ancak ödeyici kurumların yürüttükleri projelere “e-sağlık” ismini vermeleri iki
yönden mahsur oluşturuyor;
Birincisi, e-sağlık
yukarıda da açıklandığı üzere, pek çok yönü olan şemsiye bir kavramdır. Sosyal
güvenlik kurumlarıyla entegre çalışan e-fatura ve e-reçete gibi uygulamalar,
aslında birer e-sağlık uygulaması olsalar da, e-sağlık sadece ödeme esaslı
projeleri niteleyen bir kavram değildir.
İkincisi, tüm
dünyada e-sağlık projelerinde politika belirleyici kurum, ödeyici kurumlar
değil, Sağlık Bakanlıkları ya da onlara bağlı yarı özerk kurumlardır[12].
Ödeyici kurumlar ise, e-sağlığın her alanında değil, sadece ödemeye ilişkin
olan e-sağlık projelerinde yer alırlar ve “uygulayıcı” rolünü üstlenirler.[13]
Netice
SGK tarafından
yürütülen projelerin birer e-sağlık uygulaması olarak nitelendirilmesi,
bilmeyerek de olsa zamanla e-sağlık kavramında anlam daralmasına neden
olabilmektedir. Hele hele, sosyal güvenlik kurumlarının e-sağlık konusunda
politika belirleyici olmaya kalkışması, tüm sağlık hizmet yönetimini ödeme
sistemine endeksli hale getirmeye başladığımız anlamına gelir ki, bu yaklaşımın
modern sağlık yönetiminde yeri yoktur. Bu nedenle, ödeyici kurumlar e-sağlık
projelerinde politika belirleyici değil, sadece uygulayıcı olmalıdır. E-sağlık
kapsamına girmeyen projeler (elektronik prim ödeme sistemleri, eczane geri
ödeme sistemleri... vb) için ise, e-sağlık dışında, e-sosyal güvenlik,
e-sigorta gibi başka bir ifade kullanmalıdırlar.
Sonuç olarak
SGK, görevi ve yetkisi olmadığı halde, e-sağlık bileşenlerini ayrı ayrı yürütüp
birleştirmek ve e-sağlık konsepti sayesinde “bilgiye sahip olmak” suretiyle,
önemli bir güce sahip olmaya ve sağlık hizmetindeki rolünü oldukça hızlı bir
şekilde artırmaya başlamıştır. Şayet, ülkenin sağlık politikası buna müsaade
ediyorsa, söylenecek hiçbir sözümüz yoktur. Ancak, bu durum, Sağlıkta Dönüşüm
Programının getirdiği hızlı değişimin bir yan etkisi ise, bir an evvel
toparlanmak ve önlem almak gereklidir.
[4] Sağlık Bilişimi-Elektronik Sağlık
Kayıtlarının Arşivlenmesi İçin Güvenlik Gereklilikleri-ISO TC 215/SC
[7] TİG (Tanı İlişkili Grup)
Bülteni, Sayı 1, s:5.
[10] Jochen Fingberg, Marit Hansen
et al.: Integrating Data Custodians in eHealth Grids, NEC Lab Report, 2006
[12] ABD, İngiltere,Kanada,
Avustralya... vb. AB ülkelerindeki durum için bkz. http://www.ehealth-era.org/database/database.html